Altın Oran Nasıl Hesaplanır,Altın Oran Nedir,Altın Oran Örnekleri,Doğadaki Altın Oran,Altın Oran Nerelerde Kullanılır,Altın Oran Kabe Mucizesi,Altın Oran Nerelerde Bulunur,Altın Oran Fibonacci,Altın Oranını Kullanıldığı Yerler,Altın Oran Formülü,İnsan Yüzünde Altın Oran,Mona Lisa Altın Oran,Altın Oran Tarihi,Dünyanın Altın Oran Noktası,İnsan Vücudunda Altın Oran,Yüzde Altın Oran,Altın Oran Hesaplama,Altın Oran Tarihçesi,Altın Oran Cetveli,Vücutta Altın Oran,Ayçiçeği Altın Oran,Altın Oran Yüz,Altın Oran Mimarlık,Altın Oran,Altın Oran Vücut,Tasarımda Altın Oran Makalelerini Dershaneler bloğumuzda araştırılarak sizlerin beğeninize sunulmuştur Yorum ve desteklerinizi bekliyoruz
Altın oran mimarlık ve sanat gibi çeşitli bilim dallarında yararlanılmakta olan ve belli bir tutarlılık üzerine kurulu parçalar arasında bulunan uyumu yansıtmakta olan sayısal ve geometrik değerlere verilen bir tanımlamanın ismidir. İlk olarak Yunanlıların ve Mısırlıların mimari yapılarında, heykellerinde ve sanatsal alanlarında kullanmış oldukları bu oran, temel olarak bölünmüş olan bir bütünün iki parçasının yan yana getirilmesi ile diğer büyük parçayı oluşturması esasına dayanmaktadır. Bu oranın sayısal değeri ise 1,618 olarak karşımıza çıkmaktadır.
Altın oran irrasyonel bir sayı olarak karşımıza çıkmaktadır, bu bakımdan Pi sayısı gibi yuvarlak bir hesap alınarak 1,618 sayısal değerinin bulunduğunu görebiliyoruz. Bu oranın gerçek değeri ise kısaca (1+(kök)5)/2 olarak gösterilmektedir. Pi sayısı nasıl "π" şeklinde gösteriliyorsa, altın oranda hesaplamalar sırasında "Fi" yani "Φ" şeklinde gösterilmektedir. Böylece kurulan denklemlerde bu simgenin 1,618 olarak değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Özellikle doğuda pek çok canlıda ve yapıda görüldüğünü söyleyebildiğimiz altın oranın insanlarda ne zaman bulunduğu ve ne zaman kullanılmaya başlandığı bilinmemektedir. Altın oran mimarlık ve sanatta pek çok alanda kullanılmakla birlikte bu alandaki en ünlü eserin Leonardo da Vinci tarafından yapılan ve 1492 yılında tamamlanmış olan Vitrivius Adamı çalışması olduğunu görebiliyoruz. İnsan vücudunda bulunan altın oranı göstermekte olan eserde çıplak bir adamın iç içe geçmiş olan kolları ve bacaklarını açık ve kapalı şekilde tasvir edilmiştir.
Altın oran mimarlık söz konusu olduğu zaman ise Mısırlıların Piramitleri yaparken kullandıkları yönteminde altın oran benzeri bir sistem olduğu düşünülmektedir. Özellikle Keops Piramidi'ne bakıldığı zaman kare şeklinde bulunan tabanının ölçüsüyle üçgen şeklinde bulunan yüzeyine uygun olacak biçimde yuvarlak çizildiği zaman bu yuvarlakların büyüklüğünün birbirine eşit olduğu görülmektedir. Buda piramidin yapımı sırasında altın oran benzeri bir teknik kullanıldığını akla getirmektedir.
Altın Oran Efsanesi Nedir? Ne Değildir?
Sanat, mimarlık ve tasarım dünyasında, altın oran adı ile sık karşılaşırız. Parthenon, Giza Piramitleri, Michelangelo’nun tabloları, Mona Lisa ve hatta Apple logosunun bile bu sayıyı içerdiği söylenir.
Ancak bu aslında bir şehir efsanesi, bir mit, bir tasarım dedikodusundan öte değildir. Altın oranın güzelliğin arkasında gizemli bir matematik olduğuna inananlar ise 150 yaşındaki bir aldatmacaya dahil olmaktadır.
İlk kez 2300 yıl önce Öklid’in Elementler isimli eserinde adı geçen bu bilgi, “Bir küçük sayı, bir büyük sayıya oranlanıyor ve çıkan sonuç, büyük sayının, bu iki sayının toplamına oranına eşit çıkıyorsa, bu iki sayı altın oranda kabul edilir.” biçimindedir.
Altın oranın en meşhur uygulaması ise altın dikdörtgen olarak bilinen şekildir.
Elinizde iki nesne var ise yukarıda yazılı olan oranlamayı yaptığınızda karşılaşacağınız değer 1,6180 olacaktır. Yalnız burada bir sorun var. Matematiksel açıdan altın oran 1.6180339887… şeklinde devam etmektedir.
Bunun anlamı şu…
Altın oran değeri pi sayısı gibidir. Gerçek dünyada mükemmel bir çemberi bulmak nasıl mümkün değilse, altın oran da gerçek dünyadaki herhangi bir nesneye uygulanamaz. Yani her zaman biraz eksik kalacaktır çünkü altın oran irrasyonel bir sayıdır.
Tarihsel sürece baktığımızda, altın oran kavramı ile estetik arasındaki ilişki fikrinin temelde iki kişiye dayandığı gözüküyor.
Bunlardan ilki, 1509’da De Divina Proportione isimli kitabı yazana ve altın oran kavramı ortaya atan bir rahip olan Luca Pacioli idi. Ancak Pacioli kitabında altın oran ve estetik arasındaki ilişkiden değil, birinci yüzyıl Roma mimarı olan Vitruvius’tan sonra ismini alan Vitruviyen sisteminden bahsetmiş idi.
Ancak Pacioli, Leonardo da Vinci ile yakın arkadaş idi, Vinci’nin eserleri de 19.yüzyılda büyük bir şöhret kazanmıştı. Pacioli’nin kitabının resimlerini de da Vinci yapmıştı. Onun eserlerinde, altın oranı benimseyip kullandığı yolunda spekülasyonların ardında yatan temel ilişki budur.
Altın oran ile ilgili algılarımızı şekillendiren kişi altın oranın “bir manevi ideal olarak, kozmik veya bireysel, tüm yapılara, biçimlere ve oranlara” uygulandığını söyleyen ve bu oranın hem doğa hem de sanatta güzelliği ve eksiksizliği tanımlayan evrensel bir yasa olduğunu iddia eden bir Alman psikolog Adolf Zeising oldu.
Zeising baktığı her yerde desenler gördüğünü iddia ediyordu. Zeising’e göre altın oran insan vücuduna uyarlanabilirdi. İnsanın göbek deliğinden ayak parmaklarına olan uzaklığın, toplam boyuna bölünmesi altın oranı veriyordu gerekir.
Oysa ki insan vücudu gibi karmaşık herhangi bir şeyi ölçerken, 1,6’ya çok yakın olan bol miktarda orana ulaşmak mümkün olabilir.
Zeising’in teorileri, zamanla son derece popüler oldu ve hiçbir zaman ortadan kaybolmadı. 20. yüzyılda, ünlü İsviçreli Fransız mimar Le Corbusier, Modulor antropometrik oran sistemini altın orana dayandırdı.
Dalí, ustalık eserlerinden biri olan Son Yemek Ayini’ni altın dikdörtgen şekilli bir tuval üzerine boyadı. Bu arada sanat tarihçileri, tarihin büyük tasarımlarına göz dikerek altın oranı geriye dönük olarak Stonehenge, Rembrandt, Chatres Katedrali ve Seurat gibi eserlere uygulamaya başladı.
Altın oran ve güzellik arasındaki bağlantı o zamandan beri uydurma bir haberden yola çıkarak varlığını korudu.
Altın oranın estetik yönü bir uydurma ise, neden bu mit devam ediyor?
Stanford Üniversitesi’nde matematik profesörü olarak çalışan Keith Devlin, bunu şu şekilde açıklıyor.
“Desenler görmek ve anlamını aramak için genetik olarak programlanmış yaratıklarız ve bunları sınırlı olan matematik algımızla gerçekleştirmeye çalışıyoruz.
İnsanlar etraflarında altın oranı gördüklerini düşünüyorlar, dünyada ve sevdiği nesnelerde bunu arıyorlar, ancak doğruluğunu ispat edemiyorlar. İnsanlar çevrelerinde, doğal dünyada ve sevdikleri nesnelerde altın oranlarını gördüklerini düşünüyorlar, ancak bunu doğrulayamıyorlar.
Onlar, gördükleri kalıpların aldatıcı olduğunu söyleme matematik becerileri olmadan, evrenin düzeninde anlam bulma arzusunun kurbanıdır.”
Kaynak ve ileri okuma: http://www.fastcodesign.com/3044877/the-golden-ratio-designs-biggest-myth
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder